Bizden olmayanı dışlamak

  Bugün Türkiye'nin karşılaştığı bir çok siyasi ve içtimai bozulma var. Bu bozulmalar başta devlet kademeleri olmak üzere, halk içinde ve yapısında da mevcut. Toplumsal olarak, kötü günler görmeye ve geçirmeye alışkınız, çünkü baktığımız da, son yüz yıllar da özellikle, gün yüzü gördüğümüz pek söylenemez. 16. yüz yıl itibariyle eski ihtişamından düşmeye başlayan Osmanlı ile beraber, duraklama ve çökme devreleri gelmiş, bu devreler sırasında halk, çok fazla zarar görmüş. Başta kıtlık, savaş ve ekonomik buhranlıklar geçirmiş. Bu olayların günümüze kadar aralıksız geldiğini söylemek zor değil. Bil hassa, son yıllar da küresel olarak Türkiye üzerinde var olan tehditler, içeride, toplumsal yapıyı çökertmiş durumda. Dışarıdan gelen tehditlere boyun eğmemek için, içine kapanmaya çalışan toplumumuzla beraber, artan şiddet olayları ve kötülüklere, gittikçe daha da duyarsızlaşmaya başladık. Bu duyarsızlıklar beraberinde toplumun gelişmişliğini de aşağıya çekti ve çekmeye devam ediyor. Bunlar toplumumuzun yaşadığı sıkıntıların sadece bir kaçı. Bu sıkıntıların sonuncu kötü bir huy daha ediniyoruz ki, başa bela. Bu sıkıntı, "Bizden olmayan kötüdür.", "Bizden olmayan dışlanır." gibi bir kafa yapısı.
  
  Bugün toplumun her kesiminde rahatça görebileceğimiz bir görüş bu. İktidar veya muhalif olması bir şeyi değiştirmez. Muhalifler, iktidar yandaşlarını "yobaz" "çağ dışı" "gerici" olarak görür. İktidar yanlıları ise tüm muhalifleri "vatan haini" "dışarıya çalışan" "dinsiz/imansız" gibi görürler. Bu terimsel örnekleri çoğaltmak mümkün. Sabaha kadar ekleyebiliriz. 

  Türkiye 81 milyonu aşkın nüfusuyla çok kalabalık bir ülke. Ülkenin her bölgesinde farklı görüşlerde milyonlarca insan var. Bu insanların ise önemli bir ortak özelliği var. "Türk olmak". Türkiye de yaşayan herkes, bu ülkenin anayasasına göre "Türk Vatandaşı"'dır. Bu değiştirilemez bir kaide ve kuraldır. Aşık Murat Çobanoğlu katıldığı bir televizyon programında, Aşık Mahzuni Şerif ile olan tatlı atışmasında şöyle bir mısra söyler; "Ne alev, Kürt ne de bir el, hepsi Türk'tür, barış olur." demiştir. Burada bizim için hayati önem taşıyan anlam şudur; bu ülkenin vatandaşı olan herkes aynı hakka sahiptir. Fikri düşüncesi ne olursa olsun, herkes aynı oranda adalet görür. Birinin diğerini dışlama veya baskı/zorbalıkla sindirme hakkı yoktur. Ancak halk arasında çok fazla görülen bir yanlış var ki, kalabalık grubun bir diğer grubu sindirerek zorbalıkla susturma çabası. Susturamadığını ise, vatan haini veya yobaz, gerici diyerek ötekileştirmesi. Şunu bir kere bilelim arkadaşlar. Bizden olmayan veya bizim gibi düşünenler vatan haini veya yobaz olmaz, olamaz. Allah herkese eşit seviyede akıl vermiş, ve insanlar gündelik olayları aklıyla yoğurarak yorumda bulunuyorlar. Bunu yaptıklarında, size ters olurlarsa bunda anormallik olmaz. Anormallik, herkesin aynı fikirde olduğu bir ortamda olur. Bir yerde herkes aynı şeyi söylüyorsa, orada sorgulama biter, şirk başlar, kölelik başlar.

  İşte tüm bu saydıklarımız ne yazık ki Türkiye de hat safhada. Herkes birbirini dışlama peşinde. Açık seçik, taraf vererek örneklemek istiyorum.
Bugün, sağcı veya İslamcı olduğunu belirten, "Ilımlı/Kapitalist İslamcılar", veya milliyetçi muhafazakarlar, üstündeki insanlar neye çanak tutarsa o tarafa kaymaktalar. Yani her türlü riyakarlık, döneklik gibi durumlara göre yer değiştirip, önceki yıllarda dediklerini yutarak, sanki söylememişçesine, bugün farklı hallere bürünüyorlar. Ve onların karşıt görüşünde bulunan bütün bir vatandaşa, "Vatan haini" diyerek saldırıyorlar. İnsanların vatan haini olması, onlara bağlı bir durum, ülkenin ipleri onlarda imiş gibi, istedikleri gibi at koşturan bu tek hücreli canlılar, kendilerine tabî olmayanı rahatça dışlama gafletinde bulunuyor.
Başka bir açık eleştirel örnek vermek gerekirse, bugün kendini "Atatürkçü", "Kemalist", "Devrimci" veya "Solcu" olarak belirten veya bu saflara yakın olanların, yine kendinden olmayanlara, açık seçik bir çamur atma veya saldırma halleri mevcut. Türbanlı insanlara saldırmakta, onları aşağılama gafletine düşmekte veya insanların dini gerekçelerine, hallerine, kararlarına saygı göstermemekteler. Yine tek hücreli bu canlılar da, onlardan olmayan herkesi, "yobaz", "cahil" "koyun sürüsü" gibi terimler atfederek, ötekileştirme gafleti içerisine girmekteler. Her iki kesimde mutlaka halk tarafından önemli görülen veya saygı verilen, önemsenen bir şeyi kullanarak, hem birbirlerine karşı kışkırtmakta, hemde birbirlerini sömürmekte. Bu değerler, Sol için "Atatürk sömürgeciliği", Sağ/Muhafazakar içinse "Din sömürüsü". Hepsi bir şeyin sömürüsü ile bugünlere gelmiş olup, aklını kullanmaktan yoksun insanları kendi eksenine toplayarak, bir diğerini itibarsızlaştırma çabasına giriyor.

  Bu durumda ise, her ne şartta olursa olsun, varlığı, alemi, içinde bulunan şartları gibi evrendeki her şeyi sorgulamayı ve aklını kullanmayı, rasyonel olmayı insanlara farz kılan Allah'ın kitabıyla ters kalma durumuna itmekte. İnsanların artık birbirine saygısı kalmadı ve bunun başlıca sebepleri boş yere azılı savunuculuk, kraldan çok kralcı olmak. İnsanlar birbirini sağda, solda kırarken, onların ağa babaları masa altından beraber işler yürütmekte ve olan yine birbirine zarar veren halka olmakta. Halbuki, aynı halk, birbirinin sıra arkadaşı, komşusu, akrabası, hatta ve hatta kardeşi, annesi, babası.

  İşte tam anlamıyla, kraldan çok kralcı olmak. Yukarıdakiler bu işin yağını yerken, aşağıda kalan halk birbirine kin ve nefret beslemekten geri kalmamakta. Bunun nedeni birçok tarihi, coğrafi, sosyolojik nedene bağlı olabilir. Ancak en büyük nedeni bana göre, insanların kendi fikirlerini veya kendilerini en büyük görmek ve kibir gibi sebepler sayılabilir. İnsanlar tabi ki iyi veya kötü, doğru veya yanlış da olsa bazı fikirlere bağlanacaklar. Ancak birinin diğerini ötekileştirmesi veya kararlarından ötürü ona iftira atması niye ?

  Türkiye'nin bugün karşılaştığı sorunlar daha çok eklenebilir veya başka yazılarla anlatılabilir. Ancak biz bugün, Türkiye de istisnasız olarak, %80-90'lık bir kesimin düştüğü hatayı anlatmaya çalıştık. Sıkmadan elimden geldiği kadar kısa ve sade tutmaya çalıştım. Belki bunları yapan biri bunu okurda, içinde bulunduğu kötü durumu anlar. İnsanları ötekileştirmek, dışlamak yerine, içimizde ki bu farklılıklara daha insancıl yaklaşır veya böyle çözümler bulur. Yani hoşgörüye dayalı bir toplum inşasında katkıda bulunmayı, ötekileştirmeye tercih eder. Bu sayede değişen toplumla artık yukarıdakilerin ekmeğine yağ sürmenin de bir sonu gelir diye umuyorum. Okuyan herkese teşekkür ediyorum.

Yorumlar

Doğu Türkistan