Azadlıq

   Bu yazı, kendi adıma, Türk-Ermeni sorununa dair yazdığım veya araştırdığım en geniş yazıdır.
azerbaycan türkiye ile ilgili görsel sonucu

 

   Türkler ve Ermeniler. Yıllar süren dostuluk ve sonunda yıllardır devam eden düşmanlık. Osmanlı da, gayrimüslimlere ilk haklar verildiğinde en çok yararlanan ve devlet kademelerinde görevler alan tebaa Ermeni tebaası idi. Onlara "Millet-i Sadıka" diyorlardı. Bunun sebebi, yüz yıllarca uyum ve barış içerisinde, tek bir toprak bütünlüğünde Türklerle beraber yaşayabilmeleri. "Ermeniler arasından, 5 bakan, 22 paşa, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 konsolos, 12 müderris, 8 tabip general, 42 yüksek dereceli memur çıktı." Bu çarpıcı bilgi, Ermenilerle olan ilişkilerin nerelerden geldiğine dair bir kanıt olabilir. Ermeniler aynı zamanda, el becerilerinde usta bir millet idi. Zanaat, sanat ve ticarette iyilerdi. Sürekli yerleşik yaşamda bulunduklarından, Türklere bu geçiş de önemli katkıları bulundu. Ermeniler ve Türkler yüz yıllarca aynı bölgede yan yana sorunsuz yaşadılar diyebiliriz. Bugün hala İç Anadolu ve özellikle Doğu Anadolu ile Doğu Karadeniz de, köylerin eski isimleri Ermenice. Buda onların ne kadar geniş bir Anadolu coğrafyasına yayıldıklarının kanıtı.

Ancak ne olduysa, Osmanlının çökmesine yakın bir zaman kala oldu. Artık milliyetçilik baskıları hat safhadaydı. Dışarıdan Osmanlıyı çökertmek veya sömürgesi yapmak isteyen devletler, bilhassa Ruslar ve İngilizlerle beraber Fransızlar, sürekli Ermenileri, Osmanlıya ve Türk halkına kışkırttı. Bunun sonucunda, devlete baş kaldıran Ermeniler oldu ve bunlar dağa çıkıp eşkiyalık yapmaya, yol kesip haraç almaya ve Türk köylerini ve o dönem azınlık olan Kürt köylerini basarak, insanları öldürerek, kadınlara tecavüz ederek, çocukları ve yaşlıları katlederek ayaklandı. Bu çeteler doğuda yüz binlerce Kürt vatandaşını katletti. Yüz binlerce Türk'ü vahşice öldürdü ve köylerini yaktı. Bu eziyetlerden, Zazalar, Süryani ve Arap vatandaşlarda nasibini aldı. Bunların savaş zamanında olması daha vahimdir. Çünkü savaş, seferberlik sırasında cephede olan askerin ailesi, köyde Ermeniler tarafından öldürülüyor ve türlü işkencelere maruz kalıyordu. Bu atmosferde savaşamayan askerler cepheden kaçarak köyüne dönemeye ailesine ulaşmaya çalışıyordu. Ayrıca bu katliamların arttığı dönem, Osmanlının birinci dünya savaşında olduğu dönem olduğu için, bu katliamları durduracak hazır bir ordunun var olduğu söylemek pek mümkün değil. Ermeniler Türkleri öldüre dursun, buna çözüm arayan Osmanlı hükümeti, çareyi, zorunlu göç, 1915 tehcir kanunu ile buldu. Bu kanuna göre, Ermeniler yaşadıkları yerlerden alınıp, bugünkü Suriye, Irak taraflarına gönderileceklerdi. Bugünkü açıdan baktığımızda bu kararın doğrusu ve yanlışları var. Yanlışları, suçlu suçsuz herkesi zorla göç ettirmek olabilir. Ancak suçlu ve suçsuzu ayır etmek güç olacağından bu konuda yapabilecek pek birşey yok. Ayrıca, bu kanun, devletin bir hakkıdır. Vatandaşlarını, belli geçerli sebeplere bağlı olarak göçe zorlayabilir. Bilakis yüzyıllarca, balkanları Türkleştirme politikası sonucu, Türk halkı balkanlara yerleştirilmiştir. Göçten kaçmak isteyen Ermeniler kendini Alevi-Kürt olarak tanıtarak kalmayı başardıkları yönünde de tezler mevcut. Ancak kaçamayanlar, kanun ile beraber tehcir edildi. Ne yazık ki tehcir istenilen ve planlanan gibi olmadı. Eşini dostunu ailesini kaybetmiş olanlar intikam hırsıyla göç sırasında Ermenilere saldırdı. Tehcirin sonuna baktığımızda, hem Ermenilerin hem Türklerin çok fazla kayıp verdiğini anlamış oluyoruz. Ancak bugün sadece Ermenilerin soykırım iddiasıyla gündeme gelmesi garip, çünkü Türkler ve Kürtler çok daha fazlasına maruz kalmışlardır. Bunlar kanıtlarıyla mevcut olup, 3 maymunu oynayan küresel güçlerin bilerek ve isteyerek görmediği sonuçlardır.


  • "1915 Tehciri isyan ihtimaline karşı alınmış bir tedbir değil, bilhassa fiilen ortaya çıkmış bir isyan ve düşmanla işbirliğine karşı alınan ve günümüz şartları içinde kaçınılmaz bir olaydır."
  • "Sarıkamış cephesinde kış şartlarına yenik düşen askerlerimizden sonra ordumuz geri çekildi. Geri çekilirken, Rus kuvvetlerine Ermeni milis güçleri eşlik ediyordu. Bunların Türk-Müslüman köylülerine çok gaddar davrandıklarını Rus komutan açıklıyor."
1915 olayları ile ilgili görsel sonucu

Osmanlının güç kaybetmesinden fırsat bulan Ermeniler, Ruslardan silah yardımı alarak, Azerbaycan'ın üzerine gitmiştir. Burada ciddi çatışmalar yaşanmış ve çok fazla Türk hayatını kaybetmiştir. Katliama uğrayan Türkler, Osmanlıdan yardım talep etmiş, Osmanlıda Kafkas İslam Ordusunu kurarak yardım göndermiştir. Kafkas İslam Ordusu, Enver Paşa'nın emriyle kurulmuş olup, tamamen Müslümanlardan oluşmuştur. Başında ise, Nuri Paşa vardır. Ermenilerin Bakü ve etrafında 12 bin civarı Türk'ü öldürmesi sonucu bölgeye girerek, İngiliz ve Rus destekli düzenli orduyla çarpışan Türk kuvvetleri buradan kesin bir zaferle ayrılmıştır. Ayrıca ünlü "Çırpınırdı Karadeniz" şiiri de "Bakü Muharebesi" adını alan bu savaşta yazılmıştır.

Böyle bir ortamda süregelen çarpışmalarda genellikle Avrupa ve Amerika destekli Ermeniler üstün gelmiş, Türkleri çok defa katliam ve soykırımlarla öldürmüştür. Bunlar yaşanırken kimse sesini çıkarmamış ve katliamlara dur dememiştir. Türkiye de bunlar olurken elinden geldiği kadar engel olmaya çalışmış, iç siyasette de bu olaylara sıkça yer verilmiştir. Ancak yeni kurulan ve hala içeride istikrarı sağlayamayan Türkiye de ne yazık ki bu olaylar gerektiği gibi tepki verememiştir.

Dış basında sadece Ermeni kuvvetlerini savunur olmuş, Türklere yapılan, Müslümanlara yapılan soykırımları görmezden gelmiştir. Bununla yetinmeyip, Türkler 600 bin, 1,2 milyon hatta daha da ileri giderek, 6 milyon ermeniyi katletti diye, Avrupa basınında haberler çıkarmışlardır. Bunların çoğu safsatadan ibarettir. Ermeniler 20. yüzyıldan itibaren günümüze değin daha fazla Türk'ü katlettiğini söylemek mümkündür.

Olaylar Osmanlı zamanında Müslüman-Ermeni tebaası arasında sonlanmamış, Kurtuluş savaşı sürerken doğu cephesine ve özellikle güneydoğu da, Fransız kuvvetlerden güç alan Ermeniler, Türk halka çok fazla sıkıntı çıkarmıştır. Kadınlara tecavüz etmiş, çocuk ve erkekleri katletmiştir. Sütçü İmam ve diğer Antep, Urfa, Adıyaman, Diyarbakır gibi çoğu güneydoğu halkı, Ermenilere karşı direniş başlatmıştır. Doğu cephesinde de durum çok farklı olmayıp, Ermeni katliamları her yıl artmıştır. Buna karşılık Doğu cephesi komutanı Kazım Paşa Batum'a kadar bütün Doğu Anadoluyu alarak zapt etmiştir. Yapılan antlaşmayla da, bugünün sınırları belirlenmiştir.

  Ne yazık ki, Osmanlı yıkılıp, Türkiye cumhuriyeti kurulduğunda da bu katliam ve soykırımlar bitmemiştir. Türkiye ve Azerbaycan arasında duran Ermenistan, sürekli olarak, Azerbaycanlı Oğuz Türklerine katliam yapmaya devam etmiştir. Bu katliamların bir çoğu bugün özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde adı bile anılmayan katliamlardır. Bugün hala Türk toprağı Karabağ, Ermeni işgali altındadır. Şimdi başta Azerbaycan olmak üzere, Türkleri Karabağdan kovmak için, Karabağ ve Güney Azerbaycan da yapılan katliamlara bir kaç örnek vereceğiz;

  1. 31 MART SOYKIRIMI
  2. HOCALI KATLİAMI
  3. KARA YANVAR KATLİAMI
  4. Malıbeyli ve Kuşçular Katliamı
  5. Karadağlı Katliamı
azerbaycan ermenistan ile ilgili görsel sonucu
Gibi aynı dönemler de daha birçok irili ufaklı katliam gerçekleşmiştir. Özellikler 31 Mart katliamında Azerbaycan genelinde 12 binden fazla Oğuz Türk'ü hayatını kaybetmiştir. Hocalı katliamında 613 Türk hayatını kaybetmiştir. Yanvar katliamında 130 civarı Türk hayatını kaybetmiştir. Bu dönemlerde, Dağlık Karabağ'ın işgaliyle beraber binlerce Türk tehcir edilmiştir. Bugün her 8 Azerbaycanlıdan 1'i muhacirdir. Ayrıca bugün Dağlık Karabağ hala ermeni kuvvetlerin işgali altında olup, 2 şehir 1 kasaba 53 köyde bugün işgal altındadır. Hocalı Dağlık Karabağ sınırları içerisindedir. Son yılların en büyük açık katliamı burada yaşanmıştır. Etrafı dağlar, tepelerle çevrili olan bir kasabadır. Kasaba ermeni kuvvetler tarafından etrafı sarılmış, daha sonra yaylım ateşine tutulmuştur. Bunun ardından köye zırhlı araçlarla inen ermeniler, kasaba da yaşayan 613 Türk'ü katletmiştir. Bu katliam ile ilgili ermeni bir doktor, ermeni askerler tarafından kapıya çivilenen bir Türk çocuğunu görünce, deney yapmak için yanına gibi bıçakla çocuğun derisini yüzüyor ve derisi yüzülen birinin kaç dakika hayatta kalacağını gözlemliyor. Aynı doktor başka bir yerde de, hamile bir kadının karnındaki bebeğin cinsiyeti üzerine iddiaya giren askerlere ilişkin anılarını da ekliyor. Karnı deşilip çocuk çıkarılarak cinsiyete bakılıyor. Bunlar insanlık suçu değilde nedir ?

hocalı katliamı ile ilgili görsel sonucuhocalı katliamı ile ilgili görsel sonucu

Bugün avrupanın sözde insancıl bir çok ülkesi, dünyanın büyük çoğunluğu 1915 olayları ile ilgili Türkiye'yi ve Türkleri suçlarken, hesap sorarken, konu ermeni katliamlarına geldiği vakit, 3 maymunu oynuyorlar. Dünyanın hesap sorucu mekanizması Avrupa parlamentosu mu ? Fransa, Almanya, İngiltere, ABD mi ?

  Bugün küresel güçler rahat bir biçimde bu olayların hesabını sorabilirken, diğer Türk ve Müslüman devletleri niye bize yapılan katliamlara karşı sessizler? Sessizlikle kalmayıp, 1915 olaylarını katliam olarak kabul eden düzinelerce Müslüman devleti vardır. Filistin de bunların arasındadır. Aksine İsrail, Karabağ savaşında Azerbaycan'a yardım eden devletler arasındadır ve soykırım kararını tanımaz. Ancak İsrail sadece bir örnek olarak kafanızda yer edinse yeter. Çünkü İsrail devletine ve halkına asla güvenilmez.

Türklerin bu noktada bir dayanak noktaları bulması lazımdır. Bugün bu dayanak noktası ne İsrail, ne de Avrupa parlamentosu olabilir. Bu dayanak noktasını, yine kendi içerisinde yalnızca Türkler oluşturabilir. Türkler ve Türkler ile dost Müslüman veya diğer dost halk ve devletler, birleşerek, sırt sırta dayanarak bu küresel güçlerin boyundurukları altında hareket etmekten ve onların zulmüne maruz kalmaktan kurtulabilir. Her Türk devleti kendi kaderini kendi tayin etmek zorundadır.

Görüyoruz ki aslında, karşılıklı olarak ne ölümler durmuş ne de zulümler. Katliam gören Türk-Müslüman halkı öç almak durumuna girmiş ve karşılık vermiştir. Kan davası misali büyüyen bu olaylar günümüzde hala aynı şiddette devam ediyor. Milliyetçilik akımlarının bir sonucu olarak karşımıza çıkan Ermeni isyanlarını asıl körükleyen şey yine şüphesiz, Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin misyonerlik faaliyetidir. Yoksul ve güçsüz Ermenileri bu faaliyetlerle silahlandırarak Türklere karşı nefret askerleri olarak yaratılmış. Akıllı olanlar ise, Osmanlı bürokrasisinde ve orduda kıdemli makamlara görev alarak, vatandaşlık hizmetinde bulunmuşlar.

Bu misyonerlik faaliyetleri ve küresel güçlerin bizim gibi ülkeleri birbirine karşı kışkırtması bir orta doğu kaderidir. Bu kaderi ret edip, kendi kaderini çizmek her halkın ve ülkenin hakkıdır. Ne yazık ki bu kadere boyun büküyoruz. Bugün özellikle Ermeni halkı Türk halkına kin ve nefret kusmaya devam ediyor. Maalesef ki, "Türkiye ve Ermenistan bir arada yaşaması ve karnını doyurması gereken iki devlettir." -İlber Ortaylı


Bu yazımda yine tarafız ve objektifliğe bağlı kalmaya ve olaylara bakmaya çalıştım. Ne yazık ki, bu kadar ölümün ardından iyi niyetlerle böyle bir yazı yazmak mümkün olmuyor. 20. yüzyıldan itibaren günümüze kadar olayları yüzeysel bir şekilde anlatmak istedim. "Azadlıq" kelimesi Azerbaycan Türkçesi olup, özgürlük anlamına gelir. Bugün Bakü de Azadlıq meydanına ismini vermiştir. Bu yazı da olayları yüzeysel ve anlaşılabilir bir şekilde gördük. Bir diğer "Azadlıq 2" yazımızda da, olayların köküne inerek, Dağlık Karabağ ve Azerbaycan-Ermenistan, Türkiye-Ermenistan ve buralar Rusların rollerini daha detaylı inceleyeceğiz. Ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarının başı sağ olsun.


“Azerbaycan ve Türkiye dost değildir. Dostluk, birbirini sonradan tanıyanlar arasında kurulur. Bizler kardeşiz!" 
Ebulfez Elçibey

Yorumlar

Doğu Türkistan