İnsanlar neden Milliyetçi olur?
Öncelikle biz neye millet diyoruz bu konuya değinmek lazım. Çoğunlukla bir arada yaşayan, aralarında ortak tarih, dil, kültür, gelenek, görenek gibi özelliklere sahip insan topluluğu (Tdk'ya göre). Yani bir millete mensup insanlar, yaşarken birey olarak farklı fikirlere de sahip olsa, (milliyetçi-anti milliyetçi, Liberal veya Sosyalist gibi) bu, millet olma veya insanları ulus haline getiren özellikler onları aynı kadere (millet kaderi) sahip olmaya itiyor. Bu kader de, millet olarak savaştan veya barıştan, krizden veya ekonomik bunalımlardan beraber çıkmaya zorluyor. İnsanlar bir coğrafya üzerinde, aynı kana veya kültür-dil birliğine sahip olduğu insanlarla yaşasa dahi, içgüdüsünün emriyle veya kendisine göre haklı bulduğu sebeplerle, herkesle aynı fikirde birleşemeyebilir. Bir ülkede yaşayan herkes aynı millettendir, fakat herkes aynı ideoloji veya fikre sahip değildir. Bunun zaten aksini düşünmek insanın doğasına aykırı. İnsan zaten doğası gereği, irade sahibi olduğu için farklı fikirleri benimseyebilir. Ama burada önemli olan, insanın yaşadığı topraklara, mensup olduğu millete saygısı ve hoşgörüsü. Çünkü siz farklı fikirleri savunsanız dahi, doğumdan ölüme kadar tek bir kimlikle yaşarsınız. Burada ki kimlik, devletlerin insanlara verdiği ve insanların ait olduğu devleti gösteren kağıt veya resmi evraklar değil. Burada bahsettiğimiz kimlik, insanın istemese dahi içinde bulunan ve sonradan almasının zor olduğu gibi kaybetmesinin de neredeyse imkansız olduğu bir manevi hissiyat veya "kimlik". Kısacası insan, beraber yaşadığı insanlara olmasa da, sahip olduğu kimliğe bir nebze olsun saygı ve hoşgörü beslemek zorunda.
Peki insanlar neden veya nasıl Milliyetçi olur ? Milliyetçi kelimesi millet+sevgi kelimesinden geldiğine göre, milletini seven her birey doğal olarak milliyetçi sayılır. Milliyetçi aynı zaman da bir milletin savunuculuğunu yapanlara da denilebilir ki bu da demin bahsettiğimiz şeyle aynı yere çıkar çünkü kimse sevmediği bir şeyi kolay kolay savunamaz. İnsanların milliyetçi olmasında bir arada yaşadığı diğer insanlarında katkısı çok büyüktür. Çünkü Türkiye gibi, nüfusu'nun %70-80'inin Türk olduğu bir ülkede milliyetçi olmak doğal bir "refleks"'tir. Çoğunluk olmak kadar, azınlık olmakta insanı Milliyetçi olamaya sürükleyebilir. Çünkü çoğunluğun, azınlığa uygulayacağı baskılar, insanın içinde olan ve onu, o millete mensup olduğu özellikleri savunmaya iten bir iç güdüyü uyandırabilir. Bu milliyetçiliğin daha baskıda tutulmaya çalışıldığı ortamlarda çıkan ve ırkçılığa kadar giden bir iç güdüsel refleks yaratabilir. Sözün ona, bir hükümet yetkilisi 2013-12 arası bir dönemde olduğunu hatırladığım bir söz ("Biz her türlü Milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız.") söyledi. Bu sözler, kozmopolit bir ülke olan Türkiye de, başta Türk milliyetçileri olmak üzere, diğer etnik grup milliyetçilerini de ayağa kaldırdı ve zor zamanlar da ortaya çıkar dediğimiz refleksleri uyandırdı. O dönem benimde yakından takip ettiğim bazı milliyetçi gruplar aşırı milliyetçilikten ırkçılığa kayarak daha da fanatikleşti. Bunlar olurken doğu diğer etnik gruplarda aşırıya kaçtı ve sokak sokak, hendek hendek başlayan operasyonlar da 2-3 yıl içerisinde 249 askerimiz şehit oldu. Yani 249'dan fazla aile çok büyük acılar yaşadı. Bu acılar onların en yakınında bulunan akrabalara, komşulara veya haberlerde sağ-solda gören bizlere de ulaştı ve bizleri de aşırı milliyetçi yaptı. Öyle ki iktidar bile Türk milliyetçiliğin kolayca sindirilemeyeceğini, insanları sindirmek için uğraştıkça insanların daha da alevli birer milliyetçiye dönüştüğünü gördü ve milliyetçileri o dönem meclis'te tek başına temsil ettiğini düşündükleri bir parti ile ittifak yaparak kanıtladı. Tabii bu saydıklarımız insanları içeride milliyetçiliğe iten sebepler arasında sayılır.
Kökten gelen, baskıyla çıkan, veya farkında olarak ortaya çıkarılanlar olarak belirttiğim milliyetçiliğe, dışarıdan gelen baskılar da yol açabilir. Mesela diğer ülkelerin mensubu bulunduğunuz ülkeye baskısı. Mesela, İngiltere, Fransa ve İsrail'in, Kasım 1956'da Mısıra saldırması orta doğuda bulunan ve umudu batıdan yana olanların elini zayıflatmış ve aksine Arap milliyetçilerinin elini güçlendirmiştir. Bu gelişmeler dahilinde, Mübarek, Kaddafi gibi devlet liderlerinin ülkelerini bu Arap milliyetçisi taraftarlar sayesinde yıllarca yönetmesine sebep olmuştur. Buradan şunu ortaya çıkarabiliriz, batı kendisi sebep olduğu sonuçları yine kendisi devreye girerek, kanla, yıllar sürecek ve halen daha çözülmemiş olaylara sebep olmuştur. Ve yine bu olaylara kendisi "Arap baharı" diyerek, masum insanların ölmesini bahar olarak adlandırmıştır. Bunların hepsinin sonucu olarak da, olayları dışarıdan seyreden ve aktif olarak bulunmayan, Türkiye gibi ülkelerin bunlardan bir sonuç çıkarıp, içeride birliği sağlamaya çalışmalarına ve bu çalışmalar esnasında en güçlü çözüm yolunun insanların ortak noktası olan milliyetçiliği kullanmak olduğunu fark etmelerine sebep olmuştur.
Yazıma son vermeden şunu da belirtmek isterim. Bir millete ait olmak kökten gelen özelliklere bağlı olduğu gibi, sonradan da kazanılabilir. İnsanların ortak dil ve kültür birliğine sahip olması, onları ortak şeyleri savunmaya ve ortak fikirlerde buluşması sonucunu doğurabilir. Ancak her şeyin fazlasının zarar olduğu gibi, yeri geldiğinden aşırı milliyetçi olmanın zararı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bir zaman sonra insanlara zarar vermeye kadar gelebilecek her fikir kurumaya mecburdur.
Yorumlar
Yorum Gönder